Kenan Yücel
Kapalı Bir Gül
bir yapıdır, kilitli
anahtarı imgelerin
altına bırakılmış
kilitler, anahtarları da
beraberinde götürür
kimi şairler
(kapalı bir güldür şiirleri onların)
yoklayın her sözcüğü
gizli bir geçit
keşfetmeyi umarak
her dizede
kapalı bir gül
açacaktır içinizde sessizce
kapısını gizemin
Kırmızı
bir kedi geziniyor piyanonun tuşlarında
ner’deyim? nasıl da uzuyor gölgem, ellerim
değiyor çocukluğuma, kuşlar kalkıyor
can evimden, bir telaş, bir telaş
–oysa bana kalmalı değil miydi sevinçlerim? –
peş peşe patlayan bir tüfek, gürültülü
kiminiz yaralı kuşlarım kiminiz ölü
–bu avcı kim, bu avcı kimin dölü? –
titriyor mum alevi
ölüyor ışık ve gölge
tütüyor
is
gecede bir piyanist hüznü
elleri olmayan
ve odanın ortasında kesik bir el
kırmızılar doğuruyor durmadan
Sonsuzluğa Açılan Ayraç
Hayalet Oğuz için…
acısı kimselere açmayan bir gül
mekânsızlığı mesken edinmiş rüya
yurtsuzluğu yurt tutmuş bir rüzgâr
zamansızlığa çakılmış bir çivi o
kusurlarını bir madalya gibi taşıyor
göğsünde, masalar onunla masal
bilinmezlik, üstünde yedi kat giyit
kaçtığı avcı yanı başında yürüyor
işte ayak sesleri… göğsünde
ayırtılmamış o dönüş bileti, yırtılan
bir göğü taşıyor durmadan uzaklara
yarısına dek okunmuş bir kitap
kaldığı yeri işaretleyen bir kan lekesi
kapanmıyor, sonsuzluğa açılan ayraç
Hüzne Bakan Gözüydük Zamanın
Theo Angelopoulos için…
pus usul usul kalktı
ufukta bir ağaç
uzun uzun el salladı
yürüdüler
kadın gövdesi oldu ağacın,
çocuk dalları
gök durmadan eskiyordu
kadın
ödünç verdi buluta
beyaz çoraplarını
hüzne bakan gözüydük zamanın
gördük…
Avcıyı Ava Dönüştüren Şiir
dönen bir kartaldır üstüme
gölgesini düşüren ölüm
daralıp genişleyen bir çember
sürekli alçalan, hedefine odaklanmış
bir çift istekli pençe
son nefesime dek boğuşacağım
sözcüklerimi bileyerek
yürüyorum şimdi soluk soluğa
öldüğümde ulaşacağım
ölümsüzlüğe
ellerimle çaresiz
bir kartalı sürükleyerek
Une rose fermée
c’est un édifice verrouillé,
ses clefs sous les images
ont été laissées
les verrous et les clefs aussi
certains poètes
les emmènent avec eux
(leurs poèmes sont une rose fermée)
examinez chaque mot
en espérant découvrir
un passage secret
dans chaque vers
une rose fermée
ouvrira en vous silencieusement
la porte du mystère
Rouge
un chat se promène sur les touches du piano
j’suis où ? regarde combien s’allonge mon ombre, mes mains
effleurent mon enfance, les oiseaux s’envolent
de mon cœur, quelle panique !
-pourtant mes joies ne devaient-elles pas m’être acquises ? -
un fusil qui tire coup sur coup, bruyant
certains de mes oiseaux sont blessés certains morts
- qui est ce chasseur, de qui est-il le bâtard ? -
tremble la flamme de la chandelle
meurent la lumière et l’ombre
fume
la suie
de nuit une mélancolie de pianiste
sans mains
et au milieu de la pièce une main coupée
les couleurs rouges accouchent sans cesse
Parenthèse ouverte sur l’infini
pour Hayalet Oğuz…
une rose qui ne partage sa peine avec personne
un rêve qui a établi domicile dans le non-lieu
un vent qui a fait de l’apatridie sa patrie
un clou planté dans l’intemporalité, c’est lui
il porte ses défauts comme une médaille
sur sa poitrine, les mites avec lui sont des mythes
le mystère, un habit de sept couches sur lui
le chasseur qu’il fuit marche à ses côtés
voilà des bruits de pas… sur sa poitrine
ce billet de retour non réservé, il porte
un ciel déchiré vers le lointain, sans cesse
un livre lu jusqu’à moitié
une tache de sang comme marque-page
elle ne se ferme pas, la parenthèse ouverte sur l’infini
Nous étions l’œil du temps qui regardait la mélancolie
Pour Theo Angelopoulos…
le brouillard s’est levé petit à petit
à l’horizon un arbre
a salué de la main pendant très longtemps
ils ont marché
la femme est devenue le tronc de l’arbre
l’enfant, ses branches
le ciel sans cesse vieillissait
la femme
a prêté au nuage
ses chaussettes blanches
nous étions l’œil du temps qui regardait la mélancolie
nous avons vu…
Le poème qui transforme le chasseur en proie
c’est un aigle qui tournoie
la mort fait tomber son ombre sur moi
un cercle qui se restreint et s’élargit
en s’abaissant continuellement, focalisé sur son objectif
une paire de serres volontaires
je m’époumonerai jusqu’au dernier souffle
à aiguiser mes mots
maintenant je marche essoufflé
lors de ma mort j’atteindrai
l’immortalité
en traînant de mes mains sans espoir
un aigle
Trad. Alessandro Pannuti